Küba denilince akla ilk gelenler: Castro, Puro ve Salsa. Birçok kişinin hayallerini süsleyen bu ülke, hem kültürü hem tarihi hem de egzotik plajlarıyla sizleri büyüleyecek bir yer. Karayipler’deki en büyük ada olan Küba; Meksika Körfezi, Karayipler Denizi ve Atlantik Okyanusu’nun kesiştiği yerde. Bu sayede farklı doğal güzelliklere ev sahipliği yapıyor. 4 asır boyunca İspanyol sömürgesi altında yer alan ada hala İspanyol kültürünün izlerini taşıyor. UNESCO Tarihi Miraslar arasında yer alan Tirinidad şehri, kolonyal dönemin mimarisini günümüze kadar en iyi muhafaza etmiş yerler arasında. Trinidad’ın hemen yanı başında yer alan Cienfuegos’ta Fransız kolonyal mimarisini görmeden geçmeyin. Başkent Havana; sokaklarında 60’lardan kalmış Amerikan arabaları, kolonyal mimarisi ve sokakları saran salsa ritimleriyle sizi farklı bir atmosfere sürükleyecek. Havana yakınlarındaki Varadero ise, metrelerce uzunlukta kumsal sahili olan egzotik deniz tatili için en çok tercih edilen yer. Küba’ya kadar gitmişken puro yapımını görmeden dönmek olmaz. Adanın batısında yer alan Pinar del Rio, ülkenin ünlü purolarının yapıldığı yer. Bu bölgede yer alan Ulusal Parkların birinde adanın vahşi tabiatına da şahit olabilirsiniz. Che Guevara’nın vermiş olduğu bağımsızlık mücadelesinin izlerini takip etmek istiyorsanız Santa Clara’yı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Tatiliniz uzunsa yolculuğunuzu adanın doğu kıyılarına kadar uzatıp, Karayipler etkisini yaşayacağınız Santiago de Cuba’da mutlaka birkaç gününüzü geçirmelisiniz. Adanın kuzeyinde yer alan The Cayos irili ufaklı birçok adanın yer aldığı bölge ve adadaki en lüks tesislerin de yer aldığı yer. Mercanları ve renkli balıklarıyla dalış ve snorkeling için de ideal.